Mimarlar Odası Samsun Şubesi, 3. İdare Mahkemesinin Batı Çevre Yolu 2. Etap imar planları ile ilgili açıla davada verilen karara ilişkin açıklama yaptı.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi;
GÜNCELLİĞİNİ KAYBETTİ
Mimarlar Odası Samsun Şubesi tarafından İdare Mahkemesine sunulan dilekçe ile , “Atakum ilçesi Belediye sınırları içerisinde, kullanım kararlarının belirlenmesine ilişkin; 1/5000 ölçekli ilave nazım imar planı ve değişikliği ile 1/1000 ölçekli ilave uygulama imar planı ve değişikliği yapılmasına ilişkin, Samsun Büyükşehir Belediye Meclisinin 14.04.2023 tarihli ve 151 sayılı kararının; hukuka ve mevzuata aykırı olduğu, Atakum ilçesi hudutlarında Batı Çevre Yolu Güzergahı, Çevresi ve Ana Ulaşım Bağlantılarını düzenlemek için davaya konu idari işlemin meclis tarafından tesis edildiği, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği'nin 8. maddesi gereğince alınması gereken kurum görüşlerinin eksik alındığı gibi bu kurum görüşlerinin 2017 yılına ait olması nedeniyle güncelliğini yitirdiği, dava konusu ilave uygulama imar planı ve değişikliğinin, Atakum İlçe Belediye Meclisince onaylanmadan doğrudan Samsun Büyükşehir Belediye Meclisince yapılmasının 5216 sayılı Yasanın 7/b maddesine aykırılık teşkil ettiği, sosyal kültürel tesis alanlarının ve yeşil alanların Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği Ek-2 tablosunda yer alan standartların altında olduğu, eğitim tesis alanları için yönetmelikte belirtilen asgari standartların karşılanmadığı, davaya konu ilave uygulama imar planı ve değişikliği işleminin plan açıklama raporunda, gerek meskun alanda gerekse gelişme konut alanlarında her bağımsız bölümde bir ailenin ikamet edeceğinin ve aile büyüklüğünün de 3,5 kişi olacağının öngörüldüğü, fakat dava konusu işlemle tesis edilen sosyal donatı alanları hesaplanırken aile büyüklüğünün 2,5 kişi olarak hesaplandığı, bu hesaplama yöntemi ile Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği'ne aykırı olarak sosyal donatı alanlarının küçültüleceği ve yeşil alanların azaltılacağı, davaya konu ilave imar planı ve değişikliğinin üst ölçekli planlara da aykırılık teşkil ettiği iddialarıyla iptali ve yürütmesinin durdurulması” istenilmiştir.
3. İdare Mahkemesince görülen davada, Uyuşmazlığın çözümü teknik bilgi ve bilimsel incelemeyi gerektirdiğinden,
Mahkemenin 03.10.2023 tarihli ara kararı uyarınca mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmesi üzerine icra edilen keşif sonucunda bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan 21.03.2024 tarihli bilirkişi raporu dikkate alınarak,
“Bu durumda; yukarıda özetine yer verilen bilirkişi raporunda da açıkça ifade edildiği üzere, toplam uzunluğu 16,6 kilometre olan Batı Çevre Yolu Projesinin ikinci etabı olan Sarıışık Mahallesinden 19 Mayıs Üniversitesine doğru uzanan 6,3 km uzunluğundaki ve 908 hektar büyüklüğündeki alnın kullanım kararlarının belirlenmesine ilişkin 1/5000 ölçekli ilave nazım imar planı ve 1/1000 ölçekli ilave uygulama imar planı yapılmasına yönelik alınan dava konusu işlemde, kara yolu güzergahının hayata geçirilmesi için uygulanan yöntem ve arazi kullanım kararlarının önemli bir kısmının şehircilik ilkeleri ve planlama esasları bakımından ciddi sorunlar taşıdığı, yolun 3194 sayılı İmar Kanununun 18. madde uygulaması yapılarak DOP ile elde edilmek istenilmesi sebebiyle geniş bir doğal nitelikli alanın ve tarım arazisi alanının imara açıldığı, birinci etap yol güzergahı boyunca çeperinde çok büyük iskân bölgesi oluşturulması sebebiyle, yolun çevre yolu niteliğini kaybettiği ve kendi varlık amacıyla çeliştiği, planlamanın niteliği ve oluşturduğu nüfus gözetildiğinde bu büyüklükte bir iskân alanının ilave imar planı yoluyla değil, üst kademe planlarda oluşturulmasının esas olduğu, bu durumun, üst ölçekli plan kararlarına, planların kademeli birlikteliğine ve planların işlevsel ayrımına uygun olmadığı, ilave imar planı yapılan alanlarda oluşturulan gelişme konut alanı kararı bakımından, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 25. maddesinde tanımlanan "imar planının ihtiyaca cevap vermeme" koşulunun karşılanmadığı, yolun, 3194 sayılı Kanunun 18. maddesinde düzenlenen imar uygulaması vasıtasıyla oluşturulmak istenilmesi nedeniyle, yol alanının 10 katı kadar alanın imara açıldığı, böylece planlama çalışmasının varlık amacını oluşturan çevre yolunun, kent içinden geçen bir ana yola dönüştürüldüğü, bu durumun ulaştırma planlaması esaslarına uygun olmadığı, nitekim Ankara yolunu Bafra yoluna bağlayan hız yolu niteliğindeki çevre yolunun, oluşturduğu kentsel alan için erişim/bağlantı sorunları yaratan bir eşik hâlini aldığı, kentsel iskân alanları içinde hız yolu planlanmasının iyi şehircilik ilkelerine uygun olmadığı, plan açıklama raporunda ortalama parsel büyüklüğünün 700 m² olmasının gerekçesine ve aile büyüklüğünün 2,50 kişi olarak tespit edilmesine yönelik teknik bir açıklamanın bulunmadığı, TÜİK verilerinden farklı olarak dava konusu planlama alanı sınırları içerisinde nüfus donatı hesaplarına esas alınan 2,50 kişi rakamının gerçekçi olmadığı, ortalama hane halkı büyüklüğünün 2,50 kişi olduğu varsayımının demografik yapıya uygun olmadığı ve ortalama hane halkı büyüklüğünün düşük gösterildiği, durumunun donatı alanlarının az veya yetersiz planlanması ile sonuçlandığı, planlamanın teknik ve nesnel bilgi altyapısına sahip olma koşullarını karşılamadığı, iki farklı ölçekteki plan için birebir aynı nitelikte hazırlanan plan açıklama raporlarının, içerik ve nitelik itibarıyla Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği'nin 9. maddesine uygun olarak hazırlanmadığı anlaşıldığından, dava konusu işlemde şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, imar mevzuatına ve dolayısıyla hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
TELAFİSİ GÜÇ ZARARLAR DOĞABİLECEĞİNDEN
Açıklanan nedenlerle; hukuka aykırılığı açık olan dava konusu işlemin uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğabileceğinden 2577 sayılı Kanunun 27. maddesi uyarınca teminat alınmaksızın yürütülmesinin durdurulmasına,” karar verilmiştir.
Öte yandan, İlgili mahkeme hukuka aykırı olarak tesis edildiği tespit edilen işlemin uygulanması durumunda, davaya konu planlama alnında yer alan taşınmazların kullanım haklarının olumsuz etkilenecek ve plan kararı kapsamında bireysel işlemler tesis edilebilecek olması nedeniyle ortaya telafisi güç zararların çıkabileceği hususunu önemle vurgulamıştır.
Bütün bu nedenler ile mahkeme kararında da ifade edildiği üzere telafisi imkansız sonuçlarla karşılaşılmaması adına, ilgili yönetmelik hükümlerine uygun planlamalar yapılması konusundaki hassasiyetimizi ve tavsiyemizi bir kez daha yineleyerek Basına ve kamuoyuna saygı ile duyururuz.