Çocuğun tanımı birçok yerde farklı şekilde geçmektedir. En genel tanımını: Anne karnında ya da bebeklik çağı ile erginlik çağı arasındaki gelişme döneminde bulunan insan olarak verebiliriz.
Her ne kadar tanımlarda çocuğun dünyaya gelişi, hamilelikle başlıyor olarak geçse de ilk olarak anne ve babasının hayallerinde, zihninde meydana gelir.
Henüz cinsiyeti belli olmayan çocuk üzerine anne ve babası hayaller kurmaya başlar: kız mı olur erkek mi? Babasına mı benzer acaba?
Kötü çocukluk geçirmişse ebeveyn, çocuğunun öyle çocukluk geçirmemesi, çocuğuna en kaliteli eğitim verilmesi, çocuğunun tüm imkanlara sahip olması gibi bir çok istekleri doğrultusunda çocuğun hayatının senaryosunu kurmaya başlarlar.
Çocuk doğar, yaş alır, büyüme evresinde, ebeveynleri tarafından istenilen yöne çekilmeye çalışılır. Anne ve baba, çocukluğunda okuyamamışsa çocuğunun okuması için baskı yapabiliyor.
Okul sıralarında çocuğunun fikri göz ardı edilerek hangi alanda okuyacağına ebeveyni karar verebiliyor veya yeteneğinin olduğu alana bakılmaksızın istedikleri mesleği yapması için çocuğu hiç istemediği bir hayatın başrolünde oynarken bulabiliyoruz.
Ebeveynler devamlı çocuğun yeteneği olmayan özellikleri üzerinden endişeleniyor. X’in çocuğu bunu kazanmış, şurada başarılı, yok herkes onun çocuğunun başarısını konuşuyor biz sana tüm imkanları sağlamışken sen neden başarısızsın?
Son yıllara baktığımızda terapi gören hastaların %62’lik kısmı ebeveynler ile sürekli çatışan çocuklardan oluşuyor.
Görülen terapiler sonrası çocukların en çok yakındığı durum, sürekli ebeveynleri tarafından bir kıyaslanmaya maruz kalmaları olarak tespit edildi.
Öncelikle şu sorunun cevabını verelim. “Kıyaslanmak nedir?” bu soruyu, mevcut olanın yetersiz göründüğü, başkasında olanın daha iyi olarak algılandığı durumlara verilen isim olarak cevaplayabiliriz.
Kıyas sonucunda kendini yeterince iyi olmadığını hisseden çocuk aynı zamanda değersiz de hisseder, bu duygular çocuğun kendine olan güvenini sıfıra indirger.
Akademik başarısı, sosyal ilişkileri, özgüveni olumsuz yönde etkilenir. Farkında mısınız? Çocuğun çok iyi yapabildiği alan üzerine destek verip daha iyi yere taşıyabilecek iken yeteneğinin az olduğu alana paralar döküyoruz.
İşte senaryonun ilk perdesi burada başlıyor. Çocuk anne babanın fikrindeki figür doğrultusunda şekillenmediği takdirde ev içi çatışmalar başlıyor. Belki çocuğunuz geleceğin en başarılı mühendisi doktoru olamayacak ama ya en mükemmel ressamı, tasarımcısı, eğitimcisi olarak karşınıza çıkabilir veya başkasının Merve’si çok iyi dans edebiliyorsa sizin çocuğunuz çok güzel şarkı söyleyebilir.
Yeteneklerdeki, hobilerdeki farklılıklar kıyaslanıp alt üst derecesine tabi tutulacağına rengarenk çeşitlilik olarak görülmelidir. Aksi takdirde ebeveynlerin yazdığı senaryonun tüm perdelerini körü körüne oynayan çocuk kukla olmanın ötesine çıkamayacaktır.
Bırakın hayallerindeki uçurtmayı hangi yöne uçurmak isterlerse karışmayın, rüzgar misali hangi yöne esecekleri konusunda yardımcı olabilirsiniz ama yönlendirmeyiniz.
ÇÜNKÜ BU ÇOCUĞUNUZUN GÖKYÜZÜ!
Nurdan GÜLER
Okul Öncesi Öğretmeni